Tombul Fil

Yavru Tombul Fil o gün epey düşünceliydi. Hergün şen şakrak oynayan fil, o gün hiç gülmüyordu.

Yanından geçen tavşan Uzun Kulak, maymun Maki bile onu güldüremediler.

Neden mi? Sebebi açık. Yine aklına bir soru takılmıştı. Bu seferki sorusu değişikti onun.

Hüzünlü bir şekilde yürüyordu yolda. Bir ara arslan Kaygısız onu gördü ve:

"Ne o Tombul, bugün yüzün hiç gülmüyor?"

Tombul Fil:

"Hiç" dedi "Bir şey yok."

Kaygısız:

"Bir derdin varsa söyle, derman olalım!" dedi gülerek. 

Tombul Fil ona baktı ve:

"Hiç bir derdim yok!" dedi.

Sonra yoluna devam etti. Biraz sonra karşısına Ayı Yogi çıktı Tombul Filin. O da:

"Yahu nedir o yüzünden düşen bin parça? Sen böyle değildin Tombul. Biraz gül, biraz neşelen bakalım."

Tombul Fil:

"Yok, size öyle gelmiştir!" dedi.

Ayı Yogi: 

"Bana mı öyle geldi? Allah Allah, yoksa bende bugün bir hâl mi var?" dedi gülerek.

Sonra Tombul Fil’e:

"Bu dünya üzülmeye değmez!" dedi.

"Bak bana, nasıl şen şakrak dolaşıyorum ormanda! Bir elim yağda bir elim balda. Sen de ye iç, oyna. Üzülmeye gerek yok."

Tombul Fil ona:

"Yok ben zaten üzgün değilim!" dedi. "Size öyle gelmiştir!" dedi tekrar. Sonra yoluna devam etti.

Biraz sonra karşıdan Hacı Leylek geliyordu. Leylek bir yere konmuş dişisini bekliyordu. 

Onu gören Hacı Leylek:

"Ne o tombul, canını sıkkın görüyorum. Bir derdin varsa söyle çare bulalım?" 

Tombul Fil:

"Bir derdim yok. Bugün üzerimde bir ağırlık var da..."

Halbuki bir derdi vardı Tombul'un. Ama kimseye açmak istemiyordu derdini. Belki yanlış anlaşılır, diye açmıyordu.

Leylek: 

"Eğer derdin var da bize söylemiyorsan darılırım. Biz hayvanlar bir aileyiz. Birbirimizin derdine ortak olmayacağız da kimin derdine ortak olacağız?"

Tombul onun iyilik severliğine teşekkür etti ve oradan ayrıldı.

Biraz sonra sevdiği yaşlı bir fille karşılaştı. Yaşlı fil ona: 

"Bugün üzgün görünüyorsun. Keyfini kaçıran bir şey mi oldu, söyle? Eğer biri seni üzdüyse onu da söyle."

Tombul Fil yaşlı fili çok severdi. "Hayır, derdim yok!" dedi.

"Ama kafama bir şey takıldı. Onu bir türlü çözemiyorum."

"Neymiş o çözemediğin konu?" dedi yaşlı fil.

Tombul:

Kafama takılan konu şu:

"Çoğu hayvanın bir sürü kardeşi var. Benim ise bir tane bile yok. Bu çok üzüntü veriyor bana. Yalnız kalıyorum. Oynayacak bir kardeşim bile yok. Niçin bizim de tavşanlar gibi bir sürü kardeşimiz olmuyor?"

Yaşlı fil güldü onun sözlerine. 

"İlahi tombul!" dedi hortumuyla onun sırtını okşayıp. 

"Düşündüğün şeye bak. Eğer bizler de tavşanlar gibi bol bol üreseydik ne olurdu şu ormanın hali? Onlar zayıf hayvanlar olduğu için bol üremeleri gerekli; çünkü avlanıyorlar. Etleri yeniyor. Ama biz öyle miyiz? Ne etimiz yenir ne de bir işe yararız. Bir dişlerimiz var. Başka bir şeyimiz yok değerli olan.

Bir de bizler kuvvetli hayvanlarız. Onun için neslimizin yok olması zordur. Fakat bir tavşan veya kuş cinsi hayvanlar, tabiatın zor şartlarına çok kez dayanamaz. Bazen soğuk, bazen kar kış, bazen yağmur sel onları yok eder. İşte o zaman diğer kardeşleri yetişir imdada. Böylece bu güzel ve minik hayvanların soyu tükenmemiş olur."

Tombul Filin bu açıklama çok hoşuna gitmişti. Yüzü şimdi gülmeye başladı. Yaşlı fil:

"Sen kardeşin yok diye üzülme! Ben seninle oynarım. Haydi bakalım var mısın benimle koşu yarışına?" dedi. Tombul Fil koşmayı çok severdi. Onun gibi bir yakını olması onu ferahlatıyordu. "Varım." dedi gülerek Tombul. Sonra beraberce koşa koşa ormanın derinliğinde gözden kayboldular.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Keloğlan ile Cinler Padişahı

Keloğlan ile Ali Cengiz Oyunları

Keloğlan ile Keloğlan’ın Köpeği