Tembel Serçe

O gün anne ve babaları komşulara oturmaya gideceklerdi. Onları yalnız bırakmamak için komşuları yaşlı serçeyi çağırdılar. Çocukların başlarında durmasını rica ettiler. Yaşlı serçe onları kırmadı. Zaten çoktan beri minik serçeleri görmemişti. Bu fırsatı değerlendirmek için yuvaya geldi. Minik serçeler onu görünce çok sevindiler. Hemen onun çevresine toplandılar ve ona anılarından anlatması için yalvarmaya başladılar. 

Yaşlı serçe başından geçenleri anlatmaya başladı. Geçmişiyle ilgili anıları anlatmak ona neşe veriyordu. Bazen minik gözlerini kısıyor ve hatıralarına dalıyordu. Bazen hayret ettiği zamanlar bu küçük gözleri iri iri açılıyordu.

Yaşlı serçe'nin bir anısı çocukların çok dikkatini çekti. Hepsi hayretle onu dinliyorlardı. Tık ses çıkmıyordu. Bütün gözler dedelerinin minik gagasındaydı. Ondan çıkan cik cik sesleri onların dikkatini çeken tek şeydi.

Yaşlı serçe şöyle bir kanatlarını açıp kapadı ve sözlerine devam etti:

" Ben o günlerde hımbıl ve tembeldim. Yuvadan asla çıkmazdım. Annem bana:

' Haydi uç artık!' dediğinde:

'Ben daha küçüğüm!' derdim. Halbuki iyice büyümüştüm, kanatlarım da kuvvetlenmişti.

Hatta bazen bir süre uçar hemen yuvaya dönerdim. Annem bana kızardı.

'Niçin uçmayı sürdürmüyorsun?' derdi. Ben ise:

'Daha çok küçüğüm de ondan. Hem de kanatlarım çok çabuk yoruluyor.' derdim. Annem benimle bir türlü başa çıkamazdı. 

'Niçin biraz gayet etmiyorsun. Uçmayı dene. Uzun süre süzül şu mavi göklerde. Bak nasıl güçleneceksin.'

Ben yine aynı sözleri tekrar ederdim: ‘Ben daha küçüğüm.’ 

Annem buna çok üzülürdü. Bana ne söylediyse devamlı uçurmayı başaramadı.

Bir gün yuvadan çıkmıştım. Bir söğüt dalına konmuş şarkı söylüyordum. Bir süre sonra yuvama gidecektim. Hımbıl hımbıl oturmak işime geliyordu. Nasıl olsa ben minik yavruydum. Annem de yanıbaşımdaydı. Yiyecekler ayağıma kadar geliyordu. Sadece ayağıma mı? Ağzıma kadar uzatılıyordu. Ben annemin ağzımın içine bıraktığı kurtçukları, yemleri afiyetle yiyordum. Onun için rahatım yerindeydi.

İşte şu şarkı bitince hemen evime dönecektim. Sonra kanatlarımı büzüp annemi bekleyecektim.

Şarkım bitmişti. Ama ben:

'Annem gelmeden şöyle bir dolaşayım. Etrafta ne var ne yok öğreneyim?' dedim. Sögüt dallarının arasından çıktım. Mavi gökyüzü sanki üstüme eğilmiş beni selamlıyordu. Bir kaç parça bulut gök yüzünde kanat açmış beyaz kuşlar gibi uçuyordu. Ben bu güzel havanın tadını çıkarmak istiyordum. Ama planım annem gelmeden yuvaya dönmekti. Çünkü annemin benim uçtuğumu öğrenmemesi gerekti. Dedim ya hımbıl ve tembeldim o zamanlar.

Bir ara bir ses duydum. Arkama baktım. Uzaktan kara bir şey bana doğru geliyordu. Önce pek korktum. Sonra korkumu kendi kendime yok etmeye çalıştım. 

'Bu da annem gibi benim nazımdan anlayacak biridir.' dedim.

Ama o kara şey yaklaştıkça maksadının kötü olduğunu anladım. Kor gibi gözleri vardı. Beni yiyecek gibi bakıyordu uzaktan. Ben birden toparlandım. Kanatlarımın bütün gücünü kullanarak uçmaya başladım. O kovalıyor ben kaçıyordum.

Kara şey o kadar hızlı uçuyordu ki anlatamam. Ben ona yakalanmamak için uçarken nefes nefese kalmıştım. O bir taraftan beni kovalıyor bir taratan da:

'Ben atmacayım, seni yiyeceğim.' diye bağırıyordu.

Ben bu sefer iyice endişelendim. Artık kaçmak bana farz olmuştu.. Bir an durmak ölümüm demekti.

O kovaladı, ben kaçtım, o kovaladı ben kaçtım... Aman Allah'ım nasıl uçuyordum bir görseniz! Karşısındaki minik serçeler bu sözler karşısında gülüşüyorlardı. Onun:

'Ben kaçıyordum o kovalıyordu.' dediği zaman gözlerinin iri iri açılışını görüyorlar ve katıla katıla gülüyorlardı.

'O gün uzun süre bu kaçıp kovalamaca devam etti. Ben iyice uçmayı öğrenmiştim. Vücudumda gizli bir güç olduğunu o gün farkettim. Annemi boş yere üzdüğümü anladım. Ben uzun süre uçmayı daha önceleri denemeliydim. Zavallı annemi bana bakmaya mecbur bırakmamalıydım.

Evet o gün atmaca sanki bana uçma dersi vermişti.

Uçmanın ne olduğunu, yaşam gücünün kendi kanatlarımızda ve yüreğimzde olduğunu anladım."

Minik serçeler masalın sonunu merak ediyorlardı.

“Eee,” dedi bir tanesi. "Sonra ne oldu. Atmaca seni yakaladı mı?”

Serçe güldü:

"Beni yakalasaydı şimdi burada olur muydum, akıllım." dedi.

Bunun üzerine diğer minik serçeler de gülüştüler.

Yaşlı serçe onları daha fazla merakta bırakmak istemiyordu. Konuşmasına devam etti:

"O gün o kadar uçtum ki anlatamam. Ben daha ilk uçuşum olduğu için güçlüydüm. Bunun zevkini yaşıyordum. Uzun bir süre sonra uçmak bana zevk bile verdi. Atmaca bunun farkında değildi. Beni yorulur ve pes eder, en sonunda teslim olur zannediyordu. Halbuki benim teslim olmaya, bu yarışı kaybetmeye hiç niyetim yoktu. En sonunda pes eden kendisi oldu. Bir ara arkama baktım, kimsecikler yoktu. Uzakta kara bir şey o olmalıydı. Bana bakıyordu. Biraz üzgündü.”

"Neden?" dedi kuşlar. 

"Tabiî beni yiyemediğinden." dedi yaşlı serçe. Sonra minik serçelerle birlikte katıla katıla güldüler.

"Eee ondan sonra?" dedi bir serçe. "Ondan sonra?"

"Ondan sonra artık ben uçmayı öğrenmiştim. Hımbıllıktan da kurtulmuştum. Annem benim o günkü neşeme çok şaştı. 

'Sana ne oldu böyle?' dedi. Eskiden yuvada miskin miskin otururdun. Bugün neşen yerinde. Yuvanın çevresinde fır dönüyorsun.'

Ben anneme:

'Şimdi beni seyret!' dedim. Annem bana baktı. Ben kanatlarımı açtım ve yuvadan çıktım. Gök yüzünde ince kavisler çizerek uçtum, uçtum... Annem hâlâ bana bakıyordu. Dalın ucundaki yuvamızdan beni şaşkın gözlerle izlediğini farkediyordum. Ben bir saate yakın oradan oraya uçtum durdum. Sonra yuvamıza geri döndüm. Annem o kadar sevinmişti ki anlatamam. O günden sonra artık yuvada oturmadım. Gezdim tozdum, oynadım."

Kuşlar bu hikâyenin mânâsını az çok farketmişlerdi. Tembelliği nasıl yeneceklerini bu olaydan anlamışlardı. 

Ama bu konularda hikâyeler pek işe yaramazdı. Onlara da bir gün bir atmaca musallat olmadan uçmayı öğrenemeyeceklerini biliyorlardı. Biraz sonra komşulara oturmaya giden anne ve babaları gelmişti. Onlar yaşlı serçeye teşekkür ettiler. Yaşlı serçe: "birşey değil." dedi. Sonra da onlara iyi geceler dileyip yuvasına uçtu gitti? 

Anne ve baba serçe, miniklerin yüzlerindeki mutluluğu gördü. "Yaşlı serçe yine size anılarından anlattı değil mi?" dediler. Hepsi de "evet!" diye bağrıştılar. "Nasıl güzel miydi?" diye sordular

Onlar hep birlikte:

"Evet!" dediler. 

Baba serçe:

"Öyle hep bir ağızdan bağırmayın. Komşuları uyandıracaksınız." dedi.

Anne serçe:

"Haydi şimdi uyumaya." diyerek kanatlarını açtı. bütün yavrular onun kanatları altına girip derin bir uykuya daldılar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Keloğlan ile Cinler Padişahı

Keloğlan ile Ali Cengiz Oyunları

Keloğlan ile Keloğlan’ın Köpeği